WhatsApp İletişim
İçindekiler

Lidyalılar - Anadolu Medeniyetleri (Videolu)

ANADOLU MEDENİYETLERİ

LİDYALILAR

1. Tarihçe ve Köken

 
Lidya Krallığı’nın Batı Anadolu’daki konumu (MÖ 6. yüzyıl civarı). Kırmızı çizgi, olası alternatif sınırı göstermektedir.

Lidyalılar Batı Anadolu’da yaşamış, İndo-Avrupa dil ailesine ait Lidyaca konuşan antik bir halktır. Homeros, İlyada destanında onlardan “Maionlar” adıyla bahsederek Lidyalıları Truva’nın müttefikleri arasında sayar. Gerçekten de Lidya bölgesi antik çağda “Maeonia” olarak anılmış ve Lidyalılar da uzun süre Maeonlar olarak bilinmiştir. Asur kaynaklarında Lidya krallarından Gyges (Gügu) “Luddi/Lidi kralı” olarak geçer; bu kayıt Lidya’nın MÖ 7. yüzyılda Doğu’daki devletlerce tanındığını gösterir. “Lidya” isminin, özellikle Gyges’in kurduğu Mermnad Hanedanı döneminde (MÖ 7. yy) yaygınlaştığı ve Sardes yöresinin halkını tanımlamak için kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır.

Lidya Krallığı, tarih boyunca üç hanedana sahne oldu ve özellikle geç Tunç Çağı’ndan izler taşıdığı kabul edilir (Lydians - Wikipedia). Efsanevi ilk hanedan Atyadlar (Tantalidler) olarak anılır; mitolojiye göre Sipylos (Spil) Dağı civarında hüküm süren Tantalos ve kızı Niobe bu döneme aittir. Ardından Herakles soyundan geldiği rivayet edilen Heraklid Hanedanı (Tylonidler) geldi ve bu hanedanın son kralı Kandaules idi. MÖ 7. yüzyıl ortasında Kandaules, koruması Gyges tarafından öldürülerek tahttan indirildi. Böylece Gyges Lidya tahtına çıkıp Mermnad Hanedanı’nı başlattı. Gyges (MÖ ~680-645), Yunan kaynaklarında ismi bilinen ilk güçlü Lidya kralıdır ve krallığın sınırlarını genişletip Asur ve Yunan şehirleriyle ilişkiler kurmuştur. Onun soyundan gelen Mermnad kralları Lidya’yı bölgesel bir güç haline getirdiler. Örneğin torunlarından Alyattes (MÖ 610-560), Kimmer istilalarına karşı başarı kazanmış ve Lidya’yı en parlak dönemine taşımıştır (Lydia - World History Encyclopedia). Alyattes, doğuda Kimmerleri yenip kuzeyde Frigya topraklarının bir kısmını, batıda İyon kentlerini egemenliği altına almıştır (Lydia - World History Encyclopedia). Lidya kralları, elde ettikleri zaferleri ölümsüzleştirmek için anıtsal mezarlar da inşa etmişlerdir. Başkent Sardes’in kuzeyindeki Bin Tepe kral mezarlığı bu dönemin mirasıdır; burada yaklaşık 115 tümülüs bulunmakta olup, bunlar antik dünyanın en görkemli mezar yapıları arasındadır (The Ancient City of Sardis and the Lydian Tumuli of Bin Tepe). Özellikle Kral Alyattes’in tümülüsü 355 metre çapı ve 69 metre yüksekliğiyle devasa boyuttaydı (Bin Tepe - Livius). Bu anıt mezar, Giza’daki piramitlerle kıyaslanacak ölçüde görkemli olup antik kaynaklarda da bahsedilmiştir.

Lidya Devleti en geniş sınırlarına son Mermnad kralı Kroisos (Karun, MÖ 560-546) zamanında ulaştı. Kroisos, batıda tüm İyonya şehirlerini (Efes, Milet, Smyrna vb.) fethederek ülkesini Ege Denizi’ne kadar genişletti; kuzey ve doğuda Kızılırmak (Halys) nehri sınır kabul edilerek Med İmparatorluğu ile komşu oldu (Lydia - World History Encyclopedia). Zenginliğiyle ün salan Kroisos, komşu kültürlerle dostça ilişkiler geliştirdi. Örneğin Efes’teki Artemis Tapınağı’nın yeniden inşasına mali destek sağlamış, Delphi gibi Yunan merkezlerine adaklar sunmuştur (Lydia - World History Encyclopedia). Ne var ki Kroisos’un dönemini trajik bir son bekliyordu. Rivayete göre Delfi kahininden “bir ordu bir imparatorluğu yıkacak” kehanetini alan Kroisos, bunun Perslere yönelik olduğunu sanarak doğuya sefer başlattı. Kızılırmak’ın doğusunda Pers Kralı Büyük Kiros (II. Cyrus) ile karşılaşan Lidya ordusu, Pteria Muharebesi (MÖ 547) adı verilen çarpışmada tam sonuç alamadı. İki taraf da kışı geçirmek için geri çekildi, ancak Kiros beklenmedik bir hızla kış ortasında saldırıya geçerek Lidya’yı gafil avladı. Kroisos, apar topar ülkesini savunmaya çalıştıysa da Lidya’nın ünlü süvarileri Perslerin hilesi karşısında etkisiz kaldı: Kiros, develerden oluşan bir hat kurarak Lidya atlarını ürküttü ve dağıttı (Cahill, “Persian Sack” - The Archaeological Exploration of Sardis). Ardından Sardes Kuşatması kısa sürede sonuçlandı; 14 gün içinde Sardes düştü ve Kroisos esir alındı. Böylece Lidya Krallığı, yaklaşık 140 yıllık Mermnad hâkimiyetinin sonunda MÖ 546’da Perslere yenik düşerek tarihe karıştı. Lidya toprakları Pers İmparatorluğu’nun bir satraplığı (eyaleti) haline getirildi ve “Sparda” adıyla anıldı.

2. Kültürel ve Sanatsal Özellikler

Lidya kültürü, coğrafi konumunun da etkisiyle Doğu ve Batı öğelerini harmanlayan zengin bir yapıya sahipti. Anadolu’nun yerel gelenekleri ile Helen dünyasının etkileri Lidya sanat ve toplumunda iç içe geçmiştir (Lydia - World History Encyclopedia). Lidyalılar kendilerine özgü bir Lidya alfabesi kullanmışlardır; ancak günümüze az sayıda yazılı metin ulaştığı için dillerinin ve edebiyatlarının detayları hala tam çözülememiştir. Kendi yazıtları sınırlı olduğundan, Lidya tarihi ve kültürü hakkındaki bilgilerimizin çoğu antik Yunan kaynaklarının aktarımına dayanmaktadır. Herodot gibi tarihçiler, Lidyalıların bazı ilginç adetlerinden söz ederler: Örneğin soylu olmayan genç kızların evlilik çeyizi biriktirinceye dek fahişelik yapmasının yaygın bir uygulama olduğunu yazar. Yine Herodot, şiddetli bir kıtlık döneminde halkın dikkatini açlıktan başka yöne çekebilmek için Lidyalıların zar ve aşık oyunu gibi birçok oyunu icat ettiğini iddia eder. Bu anlatılar, Lidya toplumunun geleneklerine dair ilginç ipuçları verse de tam olarak ne kadar gerçeği yansıttığı belirsizdir.

Sanat ve mimaride Lidyalılar, komşu uygarlıkların etkilerini benimsemekle birlikte özgün eserler de ortaya koydular. Başkent Sardes, gösterişli yapılarıyla ünlüydü. Kentin yukarısındaki Akropol ve eteklerindeki saray kompleksine dair kalıntılar, Lidya’nın şehir mimarisine ışık tutar. Özellikle Sardes Ovası’nda inşa edilen Artemis Tapınağı, dünyanın en büyük tapınaklarından biri olarak kabul edilir ve Ion düzenindeki dev sütunlarıyla görkemini hala sergiler. Tapınağın orijinali Lidya döneminde ana tanrıça Artimu (Artemis) onuruna başlayıp Helenistik dönemde tamamlanmıştır. Günümüzde tapınaktan geriye kalan iki büyük sütun, hiçbir restorasyona uğramadan antik dönemden beri ayakta durmaktadır. Bunun yanı sıra Lidya krallarının mezar anıtları da mimari mirasın önemli parçasıdır. Yukarıda bahsedilen Bin Tepe’deki dev tümülüsler, Lidyalıların anıtsal mezar mimarisinde ne denli ilerlediğini gösterir. Bu mezarların tepesinde antik çağda büyük taş sütunlar (phallic steller) bulunduğu, antik yazarlar tarafından aktarılmaktadır (Bin Tepe - Livius).

El sanatları ve maddi kültür açısından Lidya, çağının en gelişmiş uygarlıklarından biriydi. Özellikle dokumacılık ve dericilik alanlarında ün kazanmışlardı; Lidya’ya ait ince dokunmuş kumaşlar ve işlenmiş deri ürünler antik dünyada kaliteliydi (Lydia - World History Encyclopedia). Takı ve maden işçiliği konusunda Lidyalılar üstün bir sanatsal düzeye ulaştılar. 1960’larda Uşak ili sınırlarında ortaya çıkarılan ve MÖ 7. yüzyıla tarihlenen ünlü Karun Hazinesi, Lidya kuyumculuğunun parlak örneklerini içerir. Altın ve gümüşten yapılma 363 parçalık bu definede broşlar, vazolar, bilezikler gibi göz alıcı eserler bulunmuştur. Aşağıda görseli yer alan gümüş kap, bu hazinedeki eserlerden biridir. Lidyalı zanaatkârların maden işlemedeki mahareti ve estetik anlayışı, bu hazinede açıkça görülmektedir.

 
Karun Hazinesi’nden, Usak yakınlarında bulunmuş, altın süslemeli Lidya vazosu.
Lidya kültürünün bir diğer önemli boyutu da komşu kültürlerle etkileşimidir. Lidyalılar, İyonya (Yunan) kültürüyle yoğun temas halindeydiler. Özellikle Sardes, bir yandan Pers egemenliği döneminde bile yerel geleneklerini sürdürürken, diğer yandan Akdeniz dünyasına açılan ticari ve kültürel bir köprü olmuştur. Lidya müziği ve oyunlarının Yunanlar üzerinde etkili olduğu; benzer şekilde Yunan mitolojisinde bazı Lidya kökenli figürlerin yer aldığı bilinmektedir. Örneğin, trajik bir hikâyeyle anılan Niobe, Lidya kralı Tantalos’un kızı olarak mitolojide geçer ve hikâyesi Yunan edebiyatında işlenmiştir. Bütün bunlar, Lidya’nın kültürel mirasının kendi sınırlarını aşıp çevre uygarlıklara nüfuz ettiğini göstermektedir.

Ayrıca, Lidya’ya ait arkeolojik miras bugün Türkiye’nin kültürel zenginlikleri arasındadır. Sardes antik kentindeki kazılarda ortaya çıkarılan mimari kalıntılar, mozaikler, sikkeler ve günlük eşya buluntuları Lidya yaşamına dair önemli bilgiler sunmaktadır. Bu eserler Manisa ve Uşak müzeleri başta olmak üzere çeşitli müzelerde sergilenerek kültürel mirasın korunmasına katkı sağlamaktadır.

3. Ekonomi ve Para

Lidya ekonomisi, antik dünyada adeta bir dönüm noktası yaratmıştır. Ülkenin coğrafi konumu, verimli toprakları ve yer altı zenginlikleri sayesinde Lidyalılar güçlü bir ekonomik yapı kurdular. Başkent Sardes, Gediz (Hermos) ve Küçük Menderes (Kaystros) vadilerinin kavşağında, Ege ile İç Anadolu’yu birleştiren stratejik bir ticaret güzergâhı üzerinde bulunuyordu. Bu sayede Lidya, Doğu ile Batı mallarının buluştuğu bir ticaret merkezi haline geldi. Pers ve Mezopotamya ile Ege dünyası arasında kervan yolları Lidya’dan geçiyor, Sardes pazarlarında ipek, baharat, değerli madenler ve dokumalar el değiştiriyordu. Lidyalılar tüccar bir kavimdi; parfüm yapımcılığı gibi üretim kollarında da nam salmışlardı. Özellikle Paktolos Çayı’ndan (Sart Çayı) elde edilen altın, Lidya’nın efsanevi zenginliğinin kaynağıydı. Antik söylenceye göre, Frigya Kralı Midas dokunduğunu altına çevirme lanetini bu nehirde yıkanarak gidermiş ve böylece Paktolos’un kumlarına altın karışmıştır. Mitolojinin ötesinde, jeolojik olarak da Sart yöresindeki alüvyonlarda doğal altın ve gümüş alaşımı (elektrum) bol miktarda bulunmaktaydı. Lidyalılar bu madenleri işleterek müthiş bir servet biriktirdiler; Sardes, MÖ 7.-6. yüzyıllarda doğu Akdeniz’in en önde gelen altın işleme ve takı üretim merkezlerinden biri oldu.

Lidyalıların dünya ekonomisine en büyük katkısı, madeni parayı icat etmeleridir. Tarihte bilinen ilk sikkeler Lidya’da ortaya çıkmıştır. Herodot, Lidyalıların “altın ve gümüş parayı ilk defa basan ve kullanan insanlar” olduğunu belirtir. Başlangıçta Paktolos’tan çıkarılan doğal elektrum (yaklaşık %54 altın, %44 gümüş) alaşımından kabaca yuvarlak küçük parçalar halinde basılan bu paralar, üstlerinde kraliyet arması veya damgası taşıyordu. İlk Lidya sikkeleri üzerinde aslan başı veya aslan-bull (boğa) figürü bulunmaktaydı. Bu armalar, sikkenin belirli bir ağırlıkta değerli maden içerdiğini garantileyen resmi mühür niteliğindeydi. Ancak elektrum sikkeler, içerdiği altın oranı sabit olmadığından değer dalgalanmalarına yol açıyordu. Bu sorunu çözen ise Kral Kroisos oldu. Kroisos, saltanatının başlarında ilk saf altın ve saf gümüş sikkeleri bastırarak madeni paranın standardizasyonunu sağladı. Böylece altın ve gümüşün saflığı ve ağırlığı devlet güvencesi altına alınmış oldu. Kroisos’un bu yeniliği, tarihin ilk bimetalizm (çift metal para standardı) sistemi olarak kabul edilir. Aşağıdaki görselde bir Lidya altın sikkesinin ön ve arka yüzündeki aslan ve boğa tasviri görülmektedir. Bu sikke, yaklaşık MÖ 560-546 dönemine tarihlenen bir Kroisos statéridir (standart ağırlıkta altın para).

Lidya Kralı Kroisos dönemine ait altın stater (MÖ 6. yy ortaları). Ön yüzde karşı karşıya bakan aslan ve boğa figürleri, arka yüzde ise darphane izleri görülüyor.
Paranın icadı, Lidya ekonomisini ve toplumunu derinden etkiledi. Artık değerli madenlerin tartılıp ölçülmesine gerek olmaksızın, üzerinde devlet damgası bulunan standart parçalar alışverişte güvenle kullanılabiliyordu. Bu da ticareti muazzam ölçüde hızlandırdı ve kolaylaştırdı. Lidya parası kısa sürede civar bölgelere de yayıldı; İyonya şehirleri ve hatta Persler, Lidya modelini benimseyerek kendi sikkelerini basmaya başladılar. Nitekim Pers İmparatorluğu, Kroisos’un altın sikkelerinden esinlenerek Darik adı verilen altın paraları tedavüle sokmuştur. Böylece Lidya’nın buluşu olan para sistemi, önce Akdeniz ve Orta Doğu’ya, zamanla tüm dünyaya yayılmıştır.

Tarım ve hayvancılık da Lidya ekonomisinin temel unsurlarındandı. Bereketli Gediz ovasında tahıl, zeytin ve üzüm yetiştirilir; dağlık bölgelerde koyun sürüleri beslenirdi. Lidyalılar özellikle kaliteli yün üretimi ve dokumasıyla tanınıyordu. Lidya dokumaları ve halıları, antik dünyada aranan ürünlerdi. Ayrıca Sardes, royal purple denilen mor boyanın üretiminde de merkezlerden biriydi (bu boya, deniz salyangozlarından elde edilip tekstilde kullanılırdı). Ticarette aktif olan Lidyalılar, Efes ve Milet gibi Yunan kentleriyle, doğuda Babil ve Mısır ile mal alışverişinde bulundular. Kroisos’un Mısır Firavunu Amasis ve Babil Kralı Nabukadnezar ile diplomatik ve ticari ilişkiler kurduğu bilinmektedir. Sardes’ten başlayan Kral Yolu, Pers döneminde İran’ın Sus şehrine kadar uzanan büyük bir ticaret güzergâhına dönüşmüş, Lidya toprakları üzerinden Doğu-Batı ticareti klasik çağlar boyunca devam etmiştir.

Özetle, Lidya’nın zengin doğal kaynakları ve stratejik konumu, onu dönemin en müreffeh ekonomilerinden birine dönüştürmüştür. Paranın icadıyla taçlanan Lidya ekonomisi, kendisinden sonraki uygarlıkların mali ve ticari sistemlerine temel oluşturmuş, adını tarihe altın harflerle yazdırmıştır.

4. Dini İnançlar ve Tapınaklar

Lidyalıların dini inançları çok tanrılı (politeistik) bir yapıya sahip olup, yerel Anadolu unsurları ile Yunan panteonunun bir sentezini barındırıyordu. Geleneksel Anadolu inançlarından bereket kültleri, dağ ve ana tanrıça figürleri Lidya’da güçlüydü. Öte yandan MÖ 1. binyıl boyunca Yunan dünyasıyla süren etkileşim sonucu, birçok Yunan tanrısı Lidya panteonuna yerel formlarıyla girmiştir. Bu nedenle Lidya’nın tanrı listesi incelendiğinde, bazılarının Hitit-Luvi gibi erken Anadolu kökenli, bazılarının ise Ege-Balkan kökenli ilahların devamı olduğu görülür.

Baş tanrıça konumunda, Yunanların Artemis dediği ana tanrıça bulunmaktaydı. Lidya dilinde Artimu veya Artimus olarak anılan bu ilah, doğanın vahşi yönünü ve bereketini temsil ediyordu. Artemis/Artimu, Lidya’da hem avcı tanrıça hem de doğurganlık getiren toprak ana formunda tapınıldı. Sardes başta olmak üzere pek çok yerde onun kültü mevcuttu. Baş tanrı olarak ise ismi tam çözülememiş bir ilah dikkat çeker: Lidya yazıtlarında geçen Qλdãns/Qλiyãns, muhtemelen gök ve ay tanrısını ifade ediyordu (Lydia - Wikipedia). Kimi uzmanlar Qλdãns’ı Lidya’da “tanrıların kralı” yani Zeus konumunda görse de, bazıları bunun Apollon’un yerel adı olabileceğini belirtmiştir (Lydia - Wikipedia). Bu belirsizliğe rağmen, Qλdãns isminin Sardes basımı bir Lidya sikkesinde dahi geçmesi, onun önemli bir ilah veya unvan olduğunu düşündürür. Yunan panteonunun baş tanrısı Zeus, Lidya’da muhtemelen Lews/Lefs adıyla anılıyor ve yağmur getirici gök tanrısı olarak kabul görüyordu. Ancak Lews, Hititlerin fırtına tanrısı Tarhunta kadar baskın bir role sahip değildi; daha çok yağmur yağdıran ve bereket getiren bir gök ilahı olarak görülüyordu.

Lidya panteonunda diğer bazı önemli tanrılar şunlardır: Bilqit veya Kuvava, Frig ve Anadolu’nun büyük ana tanrıçası Kybele’nin Lidya’daki yansımasıydı. Genç bir tanrıça olarak betimlenen Kuvava, özellikle Sardes’teki tapınakta önemli bir kült merkezi edinmişti (Lydia - Wikipedia). Lidya’nın bereket festivallerinde ve dağlık bölgelerde Kybele/Kuvava’ya adaklar sunulurdu. Uçsuz tanrıça Kore (Yunan Demeter’in genç formu) de Hellenistik dönemde Lidya’da onurlandırılmış, Sardes’te adına “Chrysanthinia” adında çiçek festivali düzenlenmiştir. Ayrıca Santas adlı bir tanrıdan bahsedilir ki bunun bir savaşçı ya da Kuvava’nın eşlikçisi olduğu düşünülür. Şarap ve coşku tanrısı Bakiš ise, Yunanların Dionysos’una denk düşer ve Lidya’da bağbozumu şenlikleri onun adına yapılırdı. Yunan mitolojisinde Lidya kralı olarak geçen Tantalos ve kızı Niobe gibi figürlerin de, aslında eski Lidya inançlarından Greklere geçen efsaneler olduğu ileri sürülür. Bu öyküler, Lidya’nın tanrılar panteonunun Yunan anlatılarına nasıl sızdığını göstermesi bakımından önemlidir.

Tapınaklar bakımından Lidya, antik dönemin önemli kutsal merkezlerinden bazılarına ev sahipliği yapmıştır. En başta gelen örnek, Sardes’teki Artemis Tapınağı’dır. Bu tapınak, Efes’teki Artemis Tapınağı kadar ün kazanmasa da ölçü olarak dünyanın dördüncü büyük Ion mabedi kabul edilir ve Lidya’nın ana tanrıçası Artimu’ya adanmıştır. Tapınağın inşası büyük ölçüde Helenistik dönemde (MÖ 3.-2. yy) tamamlanmış olsa da, burada daha erken dönemden beri bir Artemis/Kybele kült alanı bulunduğu anlaşılmaktadır. Sardes Artemis Tapınağı’nın kalıntıları –önünde yükselen iki dev sütun ile– bugün de ziyaret edilebilir durumdadır (aşağıdaki görsel). Bunun dışında, Lidya topraklarında farklı tanrılara adanmış irili ufaklı tapınaklar ve sunaklar bulunmaktaydı. Örneğin, Paktolos Çayı yakınlarında ortaya çıkarılan bir açık hava sunağının, Lidya’nın ana tanrıçası Kybele (Kuvava) adına olduğuna dair bulgular vardır. Aynı bölgede bulunan bir taş stelin de bereket ritüelleriyle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Lidya halkı tapınaklarına değerli adak eşyaları bırakır, kurbanlar keser ve bayramlarda eğlenceler düzenlerdi.

Sardes Antik Kenti’nde yer alan Artemis Tapınağı kalıntıları. İki sütun, Lidya döneminden günümüze orijinal haliyle ulaşmıştır.
Lidya’nın dini törenleri ve festivalleri, büyük ölçüde mevsimsel döngülere ve bereket ritüellerine dayanıyordu. Bahar aylarında tarımın bereketi için tanrılara kurbanlar sunulur, özellikle Artemis/Artimu ve Kore gibi tanrıçalar onurlandırılırdı. Sardes’te bulunan yazıtlardan, Anaia veya Chrysanthinia gibi festival isimleri gün yüzüne çıkmıştır; bunlar çiçeklerin açtığı dönemde yapılan kutlamaları işaret eder. Lidyalılar ayrıca ölülerini gömme ve anma konusunda da dini gelenekler geliştirmişti. Kral mezar tümülüsleri, sadece anıtsal yapılar değil aynı zamanda ölüye sunulan eşyalar ve ritüel yemek kaplarıyla birer kutsal alan işlevi de görüyordu. Sardes kazılarında, evlerin altına gömülmüş ritüel kaplar ve kurban edilmiş hayvan kalıntıları bulunmuştur; bunların ölenler için düzenlenen tören yemeklerine ait olduğu düşünülmektedir. Özellikle bir kazıda 26 küçük çukur içinde dört kap, bir bıçak ve yavru köpek kemikleri bulunması, bunların Hermes’e adanan bir ritüel ziyafete ait olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. Bu bulgu, Lidyalıların ölüm ve öteki dünya inançlarına dair önemli ipuçları sunar.

Sonuç olarak, Lidya’nın dini hayatı renkli ve zengindi. Kendi yerel tanrılarını Helen dünyasının tanrılarıyla özdeşleştiren Lidyalılar, bin yıldan uzun süre inançlarını canlı tuttular. Pers egemenliği döneminde dahi yerel tanrılarına tapınmaya devam ettiler ve kültürlerini tamamen kaybetmediler. Hellenistik ve Roma dönemlerinde ise Lidya’nın tanrıçaları ve tanrıları, Yunan-Roma panteonunun bir parçası haline gelerek tapınılmaya devam etti. Bu bakımdan Lidya dini, antik Anadolu inanç tarihinin önemli bir halkasıdır.

5. Askeri Yapı ve Savaşlar

Lidya ordusu, çağının etkili ve disiplinli askeri güçlerinden biriydi. Lidyalılar, özellikle süvari ve atı arabası birlikleri (savaş arabaları) ile ün salmışlardı. Klasik kaynaklar, Lidyalıların ok atmada ve mızrak kullanmada mahir, zırhlı süvarilerinin ise döneminin en iyileri olduğunu belirtir. Herodot, Kroisos devrindeki Lidya süvarisinin “diğer tüm Asya uluslarınkinden daha cesur ve savaşçı” olduğunu vurgular. Lidya ordusu, hem hafif silahlı birliklerden (okçu ve mızrakçılar) hem de ağır silahlı zırhlı piyadeler ve süvarilerden oluşuyordu. Savaş arabaları başlangıçta önemli yer tutmuşsa da, MÖ 6. yüzyıla gelindiğinde süvari birlikleri esas vurucu güç haline gelmişti. Nitekim Lidya atlı birlikleri, hızları ve çeviklikleriyle düşmana korku salıyordu.

Lidyalılar, askeri açıdan hem savunmada hem saldırıda etkin olmuşlardır. Krallığın kuruluş döneminde Kimmerlerin Anadolu’ya akınları büyük bir tehdit oluşturmuştu. Gyges ve ardılları döneminde Lidya ordusu defalarca Kimmerlerle savaşmış, nihayetinde Alyattes döneminde Kimmer istilasına son verilmiştir (Lydia - World History Encyclopedia). Bu başarı, Lidya’nın bölgedeki hakimiyetini pekiştirmiştir. Batıda Lidyalılar, İyonya şehir devletleriyle de çatışmalara girmiştir. Özellikle Smyrna (İzmir) ve Miletos (Milet) üzerine seferler düzenlendiği, Herodot’un kayıtlarında geçer. Kroisos tahta çıkmadan önce babası Alyattes’in Efes üzerine yürüdüğü ve kenti vasal yaptığı bilinir. Lidya ordusu, iyi donanımı sayesinde Anadolu’da uzun süre caydırıcı bir güç olmuştur.

Lidyalıların en bilinen savaşlarından biri, Halys (Kızılırmak) Savaşı’dır (MÖ 585). Lidya Kralı Alyattes ile Med Kralı Kyaxares arasında Kızılırmak boyunda gerçekleşen bu muharebe, tarihte bir güneş tutulması nedeniyle aniden kesilen ilk savaş olarak ünlenmiştir. Rivayete göre, çatışma sürerken gerçekleşen tutulma her iki tarafın askerlerince uğursuz bir alamet sayılmış; bunun üzerine krallar barış yapmaya karar vermişlerdir. Bu barış anlaşmasıyla Halys nehri iki krallık arasında sınır kabul edilmiştir. Ardından Alyattes, kızını Med prensi ile evlendirerek ittifakı pekiştirmiştir. Bu olay, Lidya’nın diplomatik esnekliğini ve barış zamanında güç toplama stratejisini gösterir.

Kroisos döneminde Lidya ordusu, doğuda yükselen Pers tehlikesiyle yüzleşti. MÖ 547’de Kroisos, Pers Kralı Büyük Kiros’un güçlerine karşı doğuya sefer düzenledi. İlk büyük çarpışma Pteria (Kapadokya) civarında oldu. Lidya süvarileri bu savaşta alışılmadık bir hile ile durduruldu: Kiros, ordusunun önüne yük develerini dizerek Lidya atlarını paniğe sevk etti (Cahill, “Persian Sack” - The Archaeological Exploration of Sardis). Gerçekten de atların deve kokusundan irkildiği ve düzenden çıktığı, antik kaynaklarda belirtilir (Cahill, “Persian Sack” - The Archaeological Exploration of Sardis). Bu taktikle Persler, Lidya’nın en güçlü kozu olan süvariyi etkisiz kıldı. Kroisos geri çekilerek ordusunu dağıtıp müttefiklerinden yardım beklemeyi planladıysa da Kiros hızla hareket ederek Sardes’e yürüdü. Sardes Kuşatması sırasında Lidya ordusu son direnişini sergiledi. Şehir surları güçlü olsa da, Kiros stratejik dehasıyla açık bir nokta bularak 14 gün içinde Sardes’i düşürdü. Kroisos’un esir alınmasıyla Lidya ordusu da dağılmış oldu. Bu yenilgide, Pers ordusunun sayıca üstünlüğü kadar, Kiros’un dahiyane taktiklerinin ve Lidya’nın müttefiklerinden zamanında yardım alamamasının rol oynadığı söylenebilir.

Lidyalılar cesur ve savaşçı bir millet olarak anılırdı. Yunan kaynakları onları zaman zaman lüks ve gösterişe düşkün, “yumuşak” hayat süren insanlar olarak tasvir etse de, aynı yazarlar Lidyalıların gerektiğinde ne denli dirençli olabildiklerinin altını çizmişlerdir. Örneğin, Herodot Lidyalıların Perslere karşı ilk ayaklanan Asya halkı olduğunu belirtir. MÖ 546’da ülke Pers hakimiyetine girdikten sonra bile Lidya’lar birkaç kez isyan girişiminde bulunmuş, ancak bunlar Persler tarafından bastırılmıştır. Pers yönetimi altında Lidya askerleri imparatorluğun ordusuna entegre edildi. MÖ 480’deki Yunan seferi sırasında Pers Kralı Xerxes’in ordusunda Lidyalı birliklerin de yer aldığı bilinmektedir. Hatta İran’daki Nakş-ı Rüstem anıt mezarında, Kral Xerxes’in kabartmalarında ellerinde mızrak ve yay tutan Lidyalı asker figürleri tasvir edilmiştir. Bu, Lidya savaşçılarının Pers ordusunun bir parçası olarak da itibar gördüğünü gösterir.

Özetle, Lidya’nın askeri tarihi, yükseliş ve çöküş öyküsünün önemli bir parçasıdır. Bölgesel hakimiyet kurmalarını sağlayan disiplinli orduları, dönemin süper gücü Perslere yenilse de hafızalarda cesaretiyle yer etmiştir. “Karun kadar zengin” bir krallığın ordusu da kendi döneminde “Karun kadar güçlü” kabul edilmiş; Lidyalılar savaş meydanlarında gösterdikleri dirençle komşu kavimlerin saygısını kazanmışlardır.

6. Günümüze Etkileri

Lidyalıların dünya tarihine en büyük etkisi, para kavramını insanlığa kazandırmış olmalarıdır. İlk standart madeni paraları basarak takas ekonomisinden parasal ekonomiye geçişi başlatan Lidyalılar, modern finans sisteminin temellerinden birini atmıştır. Bugün kullandığımız madeni ve kağıt paralar, değer garantisi fikri açısından Lidya sikkelerinin doğrudan mirasçısıdır. Lidya’da altın ve gümüşün saflık ve ağırlık garantisiyle basılması, tarihte ilk kez evrensel bir değişim aracı yaratmıştır. Bu yenilik, ekonomide altın standart olarak bilinen kavramın da öncülüdür; nitekim Kroisos’un sikkeleri, içerdiği saf altın miktarıyla itibar gördü ve sonraki imparatorlukların parasına model oldu. Persler, Yunanlar ve Romalılar Lidya’nın para sistemini benimseyerek geliştirdiler. Dolayısıyla günümüz küresel ekonomisinin başlangıcında Lidyalıların damgası vardır.

Lidya’nın bir diğer kalıcı etkisi, kültürel miras ve anlatılar yoluyla olmuştur. Efsanevi zenginlikleri, dilimize ve diğer dillere deyimler kazandırmıştır. Örneğin Türkçede “Karun kadar zengin” denilen kişi, işte Lidya Kralı Karun (Kroisos) kadar varlıklı demektir. Bu ifade sadece dilimizde değil, dünya dillerinde de karşılık bulur. İngilizce “rich as Croesus (Kroisos gibi zengin)” deyimi de aynı anlama gelir. Antik çağ yazarları Kroisos’un servetini dillere destan etmiş, bu durum yüzyıllar boyu edebi eserlere ve halk hikayelerine yansımıştır. Ayrıca Lidya topraklarında hüküm sürmüş efsanevi karakterler de günümüze iz bırakmıştır. Örneğin Kral Midas’ın dokunduğunu altına çevirme hikâyesi, Lidya ile Frigya mitlerinin iç içe geçtiği bir anlatı olup bugün hala sıkça anılır. Yine Niobe’nin taş kesilmesi miti, edebiyat ve resimde işlenegelmiş klasik bir trajedidir.

Herodot’un aktardığı bir başka ilginç etki, Etrüskler meselesidir. Herodot’a göre Lidya’da bir dönem yaşanan kıtlık sonucunda kralın oğlu Tyrsenos önderliğinde bir grup Lidyalı gemilerle batıya göç etmiş ve İtalya’ya yerleşerek Etrüsklerin ataları olmuştur. Her ne kadar modern araştırmalar (özellikle genetik ve dilbilim bulguları) Etrüsklerin Anadolu’dan göç etmediğini, yerel bir halk olduğunu gösterse de, Antik Yunan’da böyle bir inanışın var olması Lidyalıların Akdeniz dünyasındaki önemine işaret eder. Etrüskler hakkındaki bu anlatı, Lidya’nın itibarı sayesinde kendi dışındaki bir halkın köken efsanesine dahil edildiği bir örnek olarak da değerlendirilebilir.

Arkeoloji alanında da Lidya’nın günümüze önemli etkileri bulunmaktadır. 19. yüzyıldan itibaren Batılı gezgin ve arkeologlar Sardes başta olmak üzere Lidya şehirlerini keşfe çıktılar. Özellikle 1910’larda başlayan Harvard-Cornell Sardis Kazı Projesi, Lidya uygarlığına dair pek çok bilgiyi ortaya çıkardı. Bu kazılarda bulunan altın takılar, mezar hediyeleri, seramikler ve mimari yapılar, Lidya’nın maddi kültürünü dünya gözü önüne serdi. Lidya eserleri dünya müzelerinde sergilenmeye başladı ve akademik çalışmalara konu oldu. Bu durum bazen kültürel miras anlaşmazlıklarını da beraberinde getirdi. En bilinen örnek, 1960’larda Uşak ili Tübingen köyü civarında kaçak kazılarla çıkarılıp yurt dışına kaçırılan Karun Hazinesi’dir. Bu hazine, 1987-1993 yılları arasında Türkiye ile New York Metropolitan Müzesi arasında ciddi bir hukuk mücadelesine konu olmuş; sonuçta müze, eserlerin çalıntı olduğunu bildiğini itiraf ederek iadeyi kabul etmiştir. 1993 yılında Türkiye’ye getirilen 363 parça Lidya hazinesi, günümüzde Uşak Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu olay, kültürel mirasın iadesi konusunda dünyada emsal teşkil etmiş ve Lidya hazinelerinin ne denli değerli olduğunu uluslararası kamuoyuna göstermiştir. Hazinenin en ünlü parçası olan Kanatlı Denizatı Broşu, 2006’da müzeden çalınıp sahtesiyle değiştirilmesi ve yıllar sonra Almanya’da bulunup iade edilmesiyle de gündeme gelmiştir. Hazineyi çalan müze görevlisinin “Karun’un laneti”nden söz etmesi, medya tarafından ilginç bir detay olarak aktarılmıştır. Tüm bu gelişmeler, Lidya uygarlığının modern dönemde bile ilgi çekmeye devam ettiğini gösterir.

Sonuç olarak Lidyalılar, tarihin akışında bıraktıkları mirasla bugün de anılmaktadır. Paranın icadıyla ekonomik sistemlerin temelini attılar; efsanevi zenginlikleriyle dillere destan oldular; kültürel ve sanatsal üretimleriyle Anadolu’nun kadim uygarlık zincirinde önemli bir halka oldular. Arkeolojik buluntular ve tarihi kayıtlar ışığında Lidya uygarlığı, dünya mirasının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Lidyalıların hikâyesi, geçmişten günümüze uzanan bir etki zinciriyle yaşamaya devam etmektedir.

Kaynakça:

  • Herodotus. Tarihler (MÖ 5. yy) – Lidyalılar hakkında ilk tarihsel bilgiler.
  • 【2】Wikipedia. “Lydians” – Lidyalıların kökeni ve tarihine dair genel bilgi (Lydians - Wikipedia).
  • 【4】Wikipedia. “Lydians” – Herodot’un Lidyalılarla ilgili aktarımları ve Lidya kültürü.
  • 【6】Wikipedia. “Lydians” – Lidya dini ve mitolojik figürleri hakkında bilgiler.
  • 【10】Wikipedia. “Lydia” – Lidya’nın kültürü, dini ve dili üzerine detaylar.
  • 【11】Wikipedia. “Lydia” – Lidya panteonundaki tanrılar (Artimus, Qλdãns, Lefs, vb.).
  • 【12】“Lydians, King Croesus and the World’s First Money” – Lidyalıların günlük hayatı, arkeolojik bulgular.
  • 【13】“Lydians, King Croesus…” – Lidya ekonomisi, ilk paralar ve Kroisos’un zenginliği.
  • 【15】Wikipedia. “Lydia” – Lidyalılar ile Etrüskler konusundaki tarihsel görüşler.
  • 【25】Wikimedia Commons. “Map of Lydia” – Lidya Krallığı haritası (MÖ 6. yy) 
  • 【30】Wikipedia. “Karun Treasure” – Uşak’ta bulunan Lidya hazinesi ve iade süreci.
  • 【40】LiveScience. “Croesus stater: 2,500-year-old coin” – Kroisos’un ilk altın sikkeleri ve ekonomik ilişkileri.
  • 【46】Wikipedia. “Croeseid” – Kroisos sikkeleri, bimetalizm ve Lidya paralarının özellikleri.
  • 【70】World History Encyclopedia. “Lydia” – Lidya kralları, coğrafyası ve tarihi (Mark Cartwright) (Lydia - World History Encyclopedia) (Lydia - World History Encyclopedia).
  • 【73】Livius.org. “Bin Tepe” – Lidya kraliyet mezarlığı (Bin Tepe) ve Alyattes tümülüsü bilgileri (Bin Tepe - Livius).
  • Diğer akademik yayınlar ve arkeolojik raporlar.
14.03.2025 01:10 917 görüntülenme